Friday, January 25, 2008

KENDİNLE BARIŞ SEMİNERLERİNİN ÖZETİ :

NEDEN KENDİNLE BARIŞ?
İnsanları sevip, saymak ve onların düşüncelerini hoşgörüyle karşılayabilmek için önce kendimizi sevmek, yeteneklerimizi, huylarımızı, alışkanlıklarımızı, değer ve inançlarımızı saptayıp, kendimize ait olan tüm özelliklerimizle kendimizi olduğumuz gibi kabul edip, istemediğimiz yönlerimizi yavaş ve sürekli değiştirmekle sağlanabilir. İnsan olarak kimse kimseyi değiştiremez, değiştirecek tek kişi var o da kişinin kendisidir. Kişi isterse (kendi isteği şart) kendini değiştirebilir. O zaman etrafındaki kişilerin de değiştiğini fark edecek, olayların daha ılımlı olduğunu düşünecek, daha çok sevilip sayıldığını hissedecektir, çünkü kendi algılama ve yorumlama biçimi eskisine göre çok değişmiş olacaktır.
İnsan olarak sahip olduğumuz akıl gücümüzü; Olumlu yönde, hem kendi hem de çevremizdeki insanların mutluluğu ve yararı için harcadığımızda oluşturacağımız sağlıklı topluma sadece bizim değil, çocuklarımızın değil tüm insanlığın ihtiyacı vardır.
Kısacası, hayat kişinin kendi düşüncesi ve yorumundan başka hiç bir şey değildir. Başkalarını değiştirmek için harcanan enerji ve zamanın yarısını kişi kendini tanıyıp değiştirmeye harcarsa hayat o’na gülecek ve de istenen, aranan, sevilip sayılan, kendine güvenen, her konuda başarılı ve her koşulda mutlu biri olcaktır.

1.inci Kendinle Barış Semineri. 31 Temmez 1994.
Kendinle Barışın tanımı. Bilinçli olarak bilinçaltıyla iletişim sağlayabilme ve bilinçaltında depolanan bilgi ve deneyimleri gerektiğinde yenileyerek olumlu yönde kullanabilme yeteneğidir.
2. inci Kendinle barış semineri. 9 Eylül 1994.
Güç ve yeteneklerimiz nelerdir. İnsan olarak beyin ve düşünce gücümüzün farkına varıp bu sınırsız gücü olumlu yönde kullanmak ve de geliştimek, kendimizi “Sinir Sisteminin Dili”yle (Görsel, İşitsel, Duygusal veya İçten Kendi Kendine Konşan) tanımak ve bu “Özel Dil” den gereğince yararlanabilmek.
3. üncü Kendinle barış semineri. 10 Aralık 1994.
Başarının sırrı. 1) Yer yüzünde bir konuda bir kişi başarılı oluyorsa; Aynı işde herhangi bir kişi de aynı başarıyı (daha kısa bir zaman sürecinde ve daha kolay) elde edebilir. Başarılı olmak için başarılı kişiler model olarak seçilir. Modelin kendine ve başarısına olan inancı, işi yaparken kullandığı akıl ve uygulama stratejisi, fizyolojisi aynen kopye edilir. Korku güce dönüştürülür. Sonra 1. Amacını sapta. 2. Başaracağına inan. 3. Harakete geç. 4. Uygulamadan elde ettiğin deneyimlerinden öğren. 5. Örendiklerinle yeni yöntem geliştir. 6. Başarıncaya kadar (3) ten devam et.

4. üncü Kendinle barış semineri. 15 Ocak 1995.
Stress’i mutluluğa dönüştürmek. Stress: abartılmış algılama ve yorumlama biçimidir. Bazı şeylere hiç şans tanımadan fazla önem vermeyle başlar. Daha çok başkalarını değiştirme çabasıdır. Dışarıdan gelen etkenleri kendi değerlerimizle ölçüp, kendi inançlarımızla değerlendirip, kendi duygularımızla yorumlamakla beynimize gereksiz yüklediğimiz yüktür.
Bu yükün farkına varmak (Farkındalık), her olayın iyi yanını görebilmek (Yakınlaşma) ve hoşumuza gitmeyen yanlarına değişik anlam vermek stress’i yok ettiği gibi çoğu zaman da bizi güldürebilir. Tabi ki bunda iç ve dış iletişimin katkısı yatsınamaz.
5. inci Kendinle barış semineri. 21 Mayıs 1995.
Aile içi iletişim. Aile içinde eşlerin birbirlerine yaklaşım ve tutumları. Anne-babanın çocuklara olan tutumu, gerekli ilgi, özellikle karşılıksız sevgilerini gösterebilme yetenekleri, çocuklarını oldukları gibi kabul edebilmeleri (kendi istedikleri gibi değil), onlarla her konuda yakın bir arkadaş olabilmeleri ve daima güven duymaları.
Anne ya da baba olunca; Çocukken kendilerine verdikleri sözleri unutmamaları.
Bu seminer, bir Türk derneğinin isteği ve düzenlemsi ile 27 Ağustos 1995 tekrarlanmıştır.
6. ıncı Kendinle barış semineri. 21 Mayıs 1995.
Gençlik ve Motivasyon. Gençlerin kendilerine güvenmeleri, ders çalışmayı nasıl zevkli hale getirebilecekleri, amaç saptamanın önemi ve amaçlarına ulaşma teknikleri.
Bu seminer, bir Türk derneğinin isteği ve düzenlemsi ile 3 Eylül 1995 tekrarlanmıştır.
7. inci Kendinle barış semineri. 17 Aralık 1995
İletişim. Düşünce, yorumlama ve yorumlamalarımızı sözlü yada sözsüz karşımızdaki kişiye yada kişilere iltemilme yeteneğidir. Deneyimler düşünceyi, düşünceler söz ve davranışları oluşturur. Söylenen her sözün, yapılan her hareketin kaynağı hayatımız boyunca bilinç altında biriktidiğimiz yorumlu deneyimler olup, bizim psikolojik durumumuzu yansıtır. Bunun içindir ki söylenen sözlerin bizim üzerimizde bıraktığı etkisiyle değilde, sözü söyleyen kişinin dünyasından bakarak yorumlamalıyız. Öreneğin, sözler hangi koşullarda, nasıl bir ses tonuyla, nasıl bir fizyolojiyle söylendi? Gerçekten bize iletilmek istenen bizim yorumladığımız şekilde miydi acaba?
Kısaca İletişim; Dış dünyamızın tarafımızdan yorumu. İç dünyamızın kendimize özgü yorumlar ile dışarıya yansıması. Diğerlerinden aldığımız tepkiler. Bütün bunların üzerimizde bıraktığı olumlu ya da olumsuz etkiler.




KONUŞMACI :

Kendinle Barış seminerlerinin konuşmacısı Dr.Zübeyde AÇIKGÖZ , ODTÜ Matematik - (Nümerik Analiz) Bölümü mezunu (1976), ayrıca İşletme Yönetiminden Master derecesini de almıştır (1978). Sydney, UTS de “YAPAY US” konusunda araştırma öğrencisi olarak çalışmış, özel bir okuldan 1994 -1995 (Sydney) NLP pratisyenlik, NLP Master ve “Time Line Therapy” pratisyenlik konularından mezun olup Terapist ünvanını da almıştır. Halen özel bir kuruluşta bilgisayar konusunda sistem analist olarak çalışmaktadır. Esi D. Huseyin Acikgoz ve oglu ile Sydney de yasamakatdir




NEURO LINGUISTIC PROGRAMMING (NLP):

NEURO: Sinir sistemi (beyin yada akıl). Bizim tüm deneyimlerimizin beş duyu (görme, işitme, hissetme “iç dünyamızdan gelen duygular, diş etkenlerden gelen dokunma duygusu”, koklama ve tatma) kanalıyla işlem gördügü bölümdür.
LINGUISTIC: Sözlü ve sözsüz iletişim sistemi; Sinir sistemimize görüntüler, sesler, duygu ve hisler, tatlar, kokular ve kendi kendimize söylediğimiz (kendinle konuşma) sözlerin hepsi belli sırada ve anlamda sinir sistemimize kodlanmışlardır. Bu kodlama sistemi ve kodların tamamı sözlü ve sözsüz iletişim sistemini oluşturur.
PROGRAMMING: Sinir sistemimizin çalışma sistemi (programı) nı tanıyıp ondan yararlanma ve, kendimiz ve başkalarıyla iletişim kurarken istediğimiz kesin sonucu elde edebilme yeteneğidir.
Kısa adıyla NLP, Aklımızın dilini kendi yararlarımız ve istediklerimizi geçekleştirebilmek için nasıl kullanırız.
NLP 1978 de Richard Bandler (bilgisayar uzmanı) ve John Grinder(dil uzmanı) insan beyninde gelişen olayları anlamak ve yorumlamak için nasıl bir dil kullanılması gerektiğini araştırmışlar. Buldukları sonuçları sistemli şekilde sıralayıp herkes tarafından kullanılabilir hale getirmişlerdir. Öyle ki kişi ister ise, kendisi uygulayarak yada başkasının yardımıyla düşünce, davranış, alışkalık, huy, algılama, yargılama,... ve hislerini kontrol altına alabilir ve de değiştirebilir.
Bu iki köklü bilim adamı; Virginia Satir (aile terapisti), Dr. Milton Erickson (Tıb doktoru ve hypno therapist)’ın kişilerle olan başarılı çalışmalarını model olarak almışlardır. Cognitive Psikolojinin bir dalı olan NLP; İnsan davranışları üzerinde kısa sürede etkili ve olumu değişiklikler yapabilen kolay ve etkili bir terapi modelidir.

Friday, August 31, 2007

Duygu ve Anilarim

Gecen hafta Bursa da kalmistik.
Bir zamanlar ogremcim olan arkadaslardan sonra ogretmen arkadaslari gordum. Ogretmenlik yillarimda beni ‘ogretmenligin sayginligini’ sifira indirmekle suclayan klasik ogretmen arkadaslar da hic degismemistiler. Hepsinin emekli olmasina ragmen yine ayni kasintiyla cevrelerinden saygi beklemekteydiler. Ozden saydigim birkac kisiyi ise gormedim ve bir daha da goremeyecektim.
Bursa da iyiye degisimi bir tek ‘Yeni Cay Bahcesi’inde gordum. Acemler Yokusunun ust bolumunde kayalari oyarak cok guzel bir cay bahcesi yapmislar. Gerci, geleneksel ‘mangalda demlikle veya semaverle’ cay sunmayi birakmislar ama, yine de o dayanilmaz sicakta, arkasini kayalara dayamis, onunu buyuk agaclarin kapladigi koyu golgeli cay bahcesinde, cay icmek bir baskaydi. Hele genc arkadaslarimla daha da bir baskaydi.
Ertesi gunu Bursa dan ayrildik. Once kara yolu, sonra arabali vapur ve Istanbul. Sicak, oyle ki, dayanilacak gibi degil.
Arkadasimla bulusmak icin yola ciktim. Beklerken yasi en fazla 25 olan, uzerinde pardesu, basi siki sikiya bagli bir hanim, iki kucuk cocugunun elinden tutarak bulundugum golgeye geldi. Nedendir bilmem bir-iki dakika sonra bana iyice yaklasti ve yakimda oylece durdu. On-onbes dakika kadar beklestik. Dayanamayip “Hava cok sicak. Nasil dayaniyorsun?” diye sordum. Hanim:
“Sorma ablacigim! Esim beni zorla kapatiyor. Hem bu goruntumden hem de dustugum bu zavalli durumdan utaniyorum. Genelde disariya hic cikmam. Simdi cocugum hasta onu doktora goturmek icin ciktim. Gerci evde de boyle giyindiriyorlar. Ama ne de olsa evin icinde kimse gormuyor.
Evlendigim ilk gunden beri, iceride de disarida da ayni giysilerle dolasiyorum. Dusunebiliyormusun, ben daha annemlere evlendigimden bu yana hic gitmedim. Cunku halimden utaniyorum. Gerci gondermezler de. Gonderirlerse belki orada eski giysilerimi giyer, namuslarina halel getiririm...
Beni en cok uzen sey de: su iki kucugumun de gunun birinde benim gibi sarinacak olmasi...
Biliyormusun, sana imrendigim icin yakinina geldim.”
Arkadasim geldi. Hanimin esini goremeden oradan ayrildim. Ayrildim ama zihnim bir turlu hanimdan ayrilamadi. Kendime, “pesin yargili” oldugum icin kizarken, Istanbul gibi bir sehirde bile kadinlarin caresizliklerine uzuldum. Oysa, ben hep hanimlarin kendi arzulariyla kapandiklarina inaniyordum. “Yanilmis”ligim kadinlar, biz kadinlarin daha bilincli olmamiz gerektigini bir kez daha kanitladi. Bilgili, bilincli olalalim ki, yetistirdigimiz cocuklarimiz yasadigi zamanin gerektirdigi bicimde, hic olmazsa bazi konularda diledigince ozgur ve mutlu yasayabilsinler.
Her seyin gonlunuzce olmasi dileklerimle saygilar sunarim.

Wednesday, August 29, 2007

Zubeyde Acikgoz demiş ki:

“Atatürk Gibi Bir Devlet Adamı” videosunu bulup bizlere kadar ulastırdığınız için sizlere ne kadar teşekkür etsem az. Sağolasınız.Dinlerken, izlerken, Cumhuriyet’in kuruldugu yılları, o zamanların ağır koşullarını ve bugünkü yağmaları düşünüp karşılaştırırken, duygulanıp ağlamamak elde degil.Bir tek şey haykırabilirim: Ey gençlik! Emanetinize sahip çıkın lütfen.
Saygılar.
27 Nisan 2007 ve saat 09:58


Daha fazla bilgi icin

http://www.kendinlebaris.com/index.html